.
Ekim 26, 2010
Ekim 13, 2010
Döveyim mi Okuldan mı Atayım Sizi?
Geçen senenin sonunda sınıfımızda bir Altın Günü düzenlemiştik.Yedik, içtik, göbek attık, koptuk, coştuk.Gelenler memnun kaldı yani.Biz de eğlendik tabi güzel bir gündü.
Efendim bu sene bunu gelenekselleştirmek istedik.Tam da bu düşünceyle planlar kurarken okul müdürümüzün değiştiği haberini aldık.Yeni müdürümüzün adı "Faruk P*"di.İçimizde hiçbir kötü niyet olmaksızın günümüzün adını "Platin Günü" olarak değiştirdik ve okula yaymaya başladık.
Olaylar da buradan sonra koptu zaten.Tenefüste sınıfları dolaşarak kendi imalatımız olan afişten bozma kağıt parçalarını sınıfların panolarına astık.
Altıncı derse girdiğimizde kapı çalındı.Gelen Hasan Hocaydı (müdür yardımcımız olur kendisi.).Elinde Platin Günü'ne ait duyuruları gördüğüm an kopacak fırtınanın fragmanı oynamaya başladı beynimde.İçimizden, okuldan bir hain gidip bu duyuruyu öğretmenler odasına asmıştı (Bunu yapan kişi; eğer bu yazıyı okuyorsan ve pis pis sırıtıyorsan bütün küfürler sana gelsin.Y.vşak!) Gayet tatlı tatlı konuşarak saygıdeğer müdürümüzün bu işe çok bozulduğunu ve temsilen birkaç kişiyi odasına beklediğini söyledi.Hangi akla hizmetse sınıfın sazanları (aynı zamanda bu işin de fikir babaları) olarak ellerimizi kaldırdık.Üstümüzü başımızı düzeltip yola koyulduk.Nedendir bilinmez bir rahatlık vardı üstümüzde.Hasan Hoca güzel güzel anlattı bize ne yapmamız ne dememiz gerektiğini.Güle oynaya sanki alışverişe gider gibi çıktık merdivenlerden geldik müdürün odasının önüne.
İçeri girdiğimizde ciddiyetimizi korumaya özen gösterdik.İçimden 125e kadar saydım gülmemek için.Sorguya çekildik."Neden?" dedi "Kem..." dedik."Niçin?" dedi "Küm..." dedik.Başlarımız önümüzde idam saatimizin gelmesini bekliyorduk.Boynumuzda ip, ayaklarımızın altında tahtadan bir tabure...
Derken ilk darbeyi aldı taburelerimiz.Batuğhan arkadaşımızın söylediği komik bir şey üzerine Ezgi ve ben kendimizi tutamayıp güldük.Altımızdaki taburenin bir ayağı kırıldığında anladık ki Batuğhan'ın söylediği hiç de komik değildi.Hasan Hoca bize döndü gözlerinden çıkan ışınlar taburelerimizin birer ayağını una çevirdi.
İkinci darbenin gelmesi ise çok uzun sürmedi.Açıklama yapma sırası Kerim'deydi.
K: Kerim
F: Faruk P*
F: Peki adı neden Platin Günü?
K:Ya hani eskiden altın günü yaparlarmış ya hatta hala yapıyorlar.Biz de altın olmasın da platin olsun dedik.
Bir anda sanki okulun bütün pencereleri o odadaymış, hepsini açmışlar ve dışarıda kasırga varmışçasına bir rüzgar esti odada.Taburemizin ikinci ayağını da bu rüzgara kurban verdik işte.
O sırada müdürümüz bana döndü ve o zaman anlamadığım fakat sonradan "Adın ne?" olduğunu anladığım soruyu sordu bana.Dersaneyle ilgili yazdığım yazıdaki gibi mongol tavrımı takındım.Bir kere daha sordu.Anladım ve çabucak söyledim adımı.Ancak gerçekte Hazal olan adımı Havva olarak anladı.
F: Havva neden böyle yaptınız?
F: Havva ne yapalım şimdi?
Farkındaydım ama sesimi çıkaramıyordum.İçimde fırtınalar koptu."Benim adım Hazaaaaaal!" diye bağırmak geldi.(bknz: This is Spartaaaaa!)Neyse ki Hasan Hoca imdadıma yetişti ve bu yanlışlığı düzeltti.
Üçüncü darbeyi Batuğhan arkadaşımızın bir lafı üzerine aldık.
F: Neden platin ama?
B: Hocam zaten yeni geldiniz okula tanımayız etmeyiz yani neden size karşı bir hareket olsun ki bu?!
Artık son hamlenin vakti gelmişti.Müdür ayağa kalktı.Karşıma geçti.Çenemden tutup başımı kaldırdı.Bir filmin son sahnesiydi.Şeridin koptuğu yerdi.
F: Döveyim mi okuldan mı atayım sizi?
Ezgi'nin karşısındaydı şimdi.
F: Döveyim mi okuldan mı atayım sizi?
Kerim'deydi sıra.
F: Döveyim mi okuldan mı atayım sizi?
O sırada hızır gibi yetişti Hasan Hoca.Müdürün arkasından "Özür dileyin." dedi sessizce.Müdür Batuğhan'ın önüne geldiğinde ben sihirli sözcükleri söyledim.
H: Hocam bu seferlik affetseniz...Bir daha yapmayacağız desek...
Bana doğru geldi, önümde durdu.Hani katilin hızlanmış nefesini boynunda hisseden kurbanlar vardır ya.Onlardan biriydim ben de.Baktı.Baktı.Baktı.Biz tam kendimizi ölüme hazırlamış, hayatımızın film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmesi için play tuşuna basacakken müdür;
-Çıkın!
dedi...
-Çıkın dışarı bir daha da karşıma gelmeyin.
Savaş alanından kaçar gibi yıkıntılarımızı arkamızda bırakarak kaçtık odadan.Bir daha geri dönmemek üzere...
.
Ekim 05, 2010
İnicem Ben !
Şimdi inceleyelim neyden bahsettiğimi anlayacaksınız.
Öncelikle kişi büyük bir ihtimalle dolmuş boşken binmiştir.Adımını basamağa attığında her yer boştur fakat parayı çıkarayım diyene kadar çoktan dolar o yerler.Arkada da insanlar kişinin oturmasını beklemektedir.Büyük bir panik ve memnuniyetsizlik ile oturur o ıssız köşeye.Daha oturur oturmaz dertler sarar dört bir yanını."Ya bindik de...Nasıl inicez burdan yaa...Amma da hızlı kullanıyo herife bak.Offf..." diye söylene söylene oturur yerinde.
Ya da kişi dolmuşa bindiğinde tek yer boştur o da öndeki bahsi geçen koltuktadır.Farklı farklı kişiler inip bindikçe bir anda kendini o ıssız köşede bulmuştur.Aynı düşünceler geçer beyninden.
Yolculuk bu düşünceler arasında sona doğru yaklaşır.Solundaki camdan dışarıyı izleyen kişi hemen kendine gelir.O anki panik havası mükemmeldir işte.Kafasını şoför koltuğunun arkasından bir sağa bir sola uzatır.İçinden "Geldik mi ya...Aha burası...Yok ya dur..." gibi düşünceler geçmektedir.Öyle ki nerede oturduğunu ya da nerede inmesi gerektiğini bile unutur.Çaresizce uzanan kafa vücuttaki yerine geri döner.Artık karar vermiştir.Çantasını alır, telefonunu cebine sokar.Hafif bir hareketlenmeyle yerinden kalkar.O sırada yanındaki insanlar çeşitli tarzlarda çekilmeye, yol açmaya çalışırlar.
Bu sırada sırt çantası olan kişinin işi zordur.Sırtına taksa geçerken birinin burnunu da fermuara takıp beraberinde götürme riski yüksektir.Elinde tutsa zaten zor olan geçiş aşamasını daha da zorlanarak atlatacaktır veya atlatamayarak dolmuşta sonsuza kadar o hiç gelmeyecek olan uygun zamanı bekleyecektir.
Yüzünde minnet dolu bir ifadeyle engelleri aşmaya çalışan kişi sonunda şoföre arkası dönük bir şekilde o sihirli sözcükleri söyler: "Müsait bir yerde..."
İndiğinde yüzünde ufak bir "Başardım!" tebessümü bulmak mümkündür.
Eylül 17, 2010
Caddedeki Penguen
Hayır anlamadığım şey niye hiç düşünmüyosunuz? Belki acelem var belki bir yere yetişmem lazım.Ya da en basitinden hızlı yürümeyi seviyorum.Yani hızlı derken size göre hızlı.
Önümde tin tin tin tin penguen gibi sallana sallana yürüyen insanlardan nefret ediyorum.Şeye benziyo Atatürk Liseli olanlar bilirler.Hani "modern" konferans salonumuzun bi o kadar "modern" kapısı var ya. Konferans biter hooop bi anda herkes orada biter.Penguenler gibi sallana sallana milim milim ilerleye ilerleye daracık kapıdan aynı anda 200 kişi çıkmaya çalışırız.Zaten üstümüzde okul formalarımız var tek tip (en azından öyle olması gerekiyor).Şöyle yukardan izlese biri tamam 200 penguenin eriyen buzullardan kurtulma çabası der.Neyse işte bazıları için böyle yürümek alışkanlık artık.Öyle daracık kapılara 200 penguene gerek yok.Tek başına ova gibi caddede arkasında kuyruk oluşturabiliyor adam.Tabi tek başınaysa şanslısınız.Bir de bu türün 2-3 kişi birlikte gezeni var ki gerçekten tanrı korusun hepimizi.Bir yandan arkasında oluşan kuyruğa aldırmadan muhabbet eder diğer yandan vitrinlere bakar,ağzını açar havaya bakar,kuş görür,ot görür,böcek görür.Genelde yaşlı insanlar olduğundan sesimi çıkarmam saygılıyımdır da yani.
Ama bir de bunların yeni modelleri var.Yaklaşık 16-17 yaşında ama yüzdeki kutu kutu boyaya bakarsan en az 30 yaşında.Bunlar genelde yürürken hem sizi yavaşlatır hem de kulaklarınızı s....neyse işte kulaklarınızı rahatsız ederler.Yaklaşık 1500 metre öteden duyulabilecek bir ses tonuyla 5 santimetre uzağındaki arkadaşına eski sevgililerinden ve dünyadaki diğer tüm erkeklerden bahseder.3 dakika arkasında yürüseniz sular seller gibi ezberlersiniz aşk hayatını."Aaaaay bana böceğiiim dediiiieee." "Aaaay dedim herhalde kızııaaaam ama yapıştı bırakmıyo napıyıııaaam." "Yaaa bilmiyoruuaam ki seviyoruaam galibaaaağğ." favori cümleleridir.
Bu kadar sebep yeterli onlardan nefret edebilmek için.Gerçekten sinir bozucular.Aaay sevmiyoruuaaaam!!
.
Eylül 16, 2010
Ders çalışıyorum.Ciddi ciddi.Aslında değil.Offf ölüceeeeğğğm.Ne bu trigonometri yaaaağ.Hatırlasam iyi olucak.Tek yaptığım çözümlü örneklere bakıp "Nasıl çözmüşler bakalım...mırmırmır...hııııı...vaaaay beeee." demek.Böhü.
Eylül 15, 2010
Hey ! Teacher, Leave Us Kids Alone !
Bütün yaz tatili kıçını yaya yaya yatan öğrencilerimiz için okul maratonu başlamak üzere.Şahsen bütün tatil boyunca yattım."Kalem ne?" deseler bön bön bakabilecek durumdayım.Eh malum lise 3 olunca dershane de ihtiyaç hatta ondan ziyade bir zorunluluk haline geldi.Tamam sisteme ağız dolusu küfürler ediyor olabiliriz ama onun bir parçası olmadan da olmuyor.Bir sene önce "Aaaah ah o eski günler dershane ortamını özledim lan aslında." diye gezen ben kayıt yaptırmaya gittiğim günden itibaren kendimi uzaylı gibi hissetmeye başladım.Gerçi henüz dershaneye sadece kayıt yaptırmak ve kayıt parasını yatırmak için gittim ama olsun.
Eeeen eeen özlemediğim şey de şu sınıf belirleme sınavları.Tabi ben kıçımı yerden kaldırmadan geçirdim tatili ama herkes ben değil.Adamlar yaz kurslarına gitmiş önceki iki seneyi sular seller gibi biliyor.Bir stres başladı bende.Rüyalarıma girdi.Rüyamda ÖSS'ye giriyodum.Tam Türkçe'yi bitiriyorum alıyolar elimden kağıdı kalemi.Merdivenlerden inerken de kendimi teselli ediyorum."Yaaağ neyse artık seneye deneriz."
Asıl konu farklı yalnız.Ben yumurta-göt sendromuna girdim tabi.Anneme dedim "Ben sınava girmiyceğm yaaağ.".Tabi ana yüreği dayanamadı evladına tamam dedi git konuş.Gittim hem para yatırıcam hem de giremiycem falan diycem.Buldum hocayı neyse söyledim falan.Derken aramızda şu diyalog geçti.
Hoca:Peki neden giremiyorsun?
Ben:Yaaağğğ şey şehir dışında olucam da beğn.
Hoca:Öyle miii...Neden peki önemli bişey mi var?
Hoca:Öyle miii...Neden peki önemli bişey mi var?
Tabi ben bu soruyu beklemiyordum.Öyle hazırlıksız yakalandım ki o kadar olur.
Ben:Yaaağğ...Hem ölüm hem düğün nedeniylen...
Evet tahmin edildiği üzere tam s*çtığım andı bu.Ama sonrası da geldi.İkinci bir hazırlıksız yakalanma sonucu arkama bile bakmadan kaçasım geldi.
Hoca:Peki ne zaman döneceksin?
Ben:Pazartesi.....den önceki gün işte Pazar.
Tatil moduna alışan ve zeki olduğunu sanan öğrencinin battığı andır işte bu an.Neyse adam yine anlayışlıymış bir şey demedi yüzüme.Derkeeeen gittik muhasebe katına.Adam adımı soyadımı sordu malum işte.Sanki hoca benim adımı bilmek zorundaymış ve bana gerek kalmadan söyleyebilirmiş gibi bekledim onun söylemesini.5-10 saniyelik bir sessizlikten sonra yüzler bana dönünce aklım başıma geldi.
"Iııııı..Hazal...Hazal Erkan..."
Tabi benim için dershane kariyeri burada sona erdi.Neyse ki hayrına atmadılar beni kapı dışına.
Yok yok alışamayacağım ben.
Hayır hayır.
Hayır hayır.
"We don't need no education."
"Teacher, leave them kids alone!"
"Teacher, leave them kids alone!"
böhü.
Eylül 06, 2010
Kafamın içinde kurbağalar zıplıyor sanki.Hem de öpünce prense dönüşmeyenlerden.
Eylül 05, 2010
Günlerdir insanlar seni terketmem için bana baskı uyguluyor."Eskidi artık o." diyorlar."Hep aynı hep aynı sıkılmadın mı?" diyorlar.Tumblr var diyorlar.Bir ara Twitter konusunda baskı uyguladılar.Ama kader ayrılmamızı istemedi.Güya Tumblr ikinizden de iyiymiş.Beni çok rahat ettirirmiş.Niyeti de ciddiymiş.Ama merak etme.Seni aldatmam.Sen benim ilk göz ağrımsın.
Ağustos 09, 2010
Ah "Pistan".Nankör kedi seni.Bi an için seni özledim.
Ağustos 07, 2010
Yuvarlak Sayılar Fobisi
Türk insanının "yuvarlama" huyu yüzünden 10-20-30 gibi "yuvarlak" sayılardan korkuyorum artık.Çok ciddiyetsiz geliyorlar bana.Hemen bir örnekle açıklayayım:
Şimdi diyelim bir partiye gidiyorsunuz arkadaşınızın doğum günü.Anneniz soruyor.
-Kaç kişi gidiceksiniz?
Bu soruya verdiğiniz cevap gerçekten önemli.Mesela cevabınız
-10 kişi
oldu.Bu durumda bu "yuvarlak" sayı karşı tarafta bir güvensizlik oluşturacaktır.Karşı taraf tam 10 kişi olduğunuzu düşünmez.8 ila 12 kişilik bir yer ayırır beyninde.Ama diyelim ki cevabınız
-8 kişi
oldu.Bu durumda bu "kesin" rakam karşı tarafta bir güven duygusu oluşturacaktır.Ayıracağı yer ise kesin olarak 8 kişiliktir.
Bunun yeterli olmadığını düşünerek daha bariz bir örnek verme gereği duyuyorum.Türk insanı genelde en çok saatleri "yuvarlar".Diyelim bir arkadaşınızla ya da annenizle olmadı babanızla oturuyorsunuz.Karşı taraftan gelen soru
-Saat kaç?
oldu.Buna vereceğiniz yanıt da karşı tarafta farklı düşünceler ve tepkiler yaratabilir.Diyelim ki cevabınız
-4 buçuk
oldu.Bu durumda karşı taraf bu saate en az 10 dakikalık bir sapma payı verir.Yani siz 4 buçuk demişsinizdir ama saat 4 buçuk olamaz.Saat ancak ve ancak 4'ü yirmi geçe ile 5'e yirmi kala arasında olabilir.Ama 4 buçuk asla.Peki ya cevabınız
-4'ü 26 geçiyo
ya da
-16:26
olsaydı?
İşte bu durumda karşı taraf bunun doğruluğuna can-ı gönülden inandığı için hiçbir sapma payı bırakmaz.Size kalpten inanır, güvenir.
İşte bu gibi durumlardan ötürü maalesef "yuvarlak" sayıları kullanamaz oldum.Ya ben haklıyım ya da ben paranoyak bir ruh hastasıyım.
Bu yazıyı da bir ilhamla 8 dakikada yazdım.
Şimdi diyelim bir partiye gidiyorsunuz arkadaşınızın doğum günü.Anneniz soruyor.
-Kaç kişi gidiceksiniz?
Bu soruya verdiğiniz cevap gerçekten önemli.Mesela cevabınız
-10 kişi
oldu.Bu durumda bu "yuvarlak" sayı karşı tarafta bir güvensizlik oluşturacaktır.Karşı taraf tam 10 kişi olduğunuzu düşünmez.8 ila 12 kişilik bir yer ayırır beyninde.Ama diyelim ki cevabınız
-8 kişi
oldu.Bu durumda bu "kesin" rakam karşı tarafta bir güven duygusu oluşturacaktır.Ayıracağı yer ise kesin olarak 8 kişiliktir.
Bunun yeterli olmadığını düşünerek daha bariz bir örnek verme gereği duyuyorum.Türk insanı genelde en çok saatleri "yuvarlar".Diyelim bir arkadaşınızla ya da annenizle olmadı babanızla oturuyorsunuz.Karşı taraftan gelen soru
-Saat kaç?
oldu.Buna vereceğiniz yanıt da karşı tarafta farklı düşünceler ve tepkiler yaratabilir.Diyelim ki cevabınız
-4 buçuk
oldu.Bu durumda karşı taraf bu saate en az 10 dakikalık bir sapma payı verir.Yani siz 4 buçuk demişsinizdir ama saat 4 buçuk olamaz.Saat ancak ve ancak 4'ü yirmi geçe ile 5'e yirmi kala arasında olabilir.Ama 4 buçuk asla.Peki ya cevabınız
-4'ü 26 geçiyo
ya da
-16:26
olsaydı?
İşte bu durumda karşı taraf bunun doğruluğuna can-ı gönülden inandığı için hiçbir sapma payı bırakmaz.Size kalpten inanır, güvenir.
İşte bu gibi durumlardan ötürü maalesef "yuvarlak" sayıları kullanamaz oldum.Ya ben haklıyım ya da ben paranoyak bir ruh hastasıyım.
Bu yazıyı da bir ilhamla 8 dakikada yazdım.
Temmuz 04, 2010
Babam bıyıklarını kesti.17 senelik hayatımda ilk defa bıyıksız gördüm onu.Garip ya başka biri gibi.Hatta ilk gördüğümde "Kim bu laağn" gibi acımasız bi tepki verdim.Olsun severim babişimi.
Temmuz 01, 2010
Şu yukarıdaki balıkları beslemeye bayılıyorum.Öyle.
Haziran 28, 2010
Metal Haccı
Gittik geldik....gibi görünse de dışarıdan aslında çok daha fazlası vardı bizim için.Yaklaşık 3 aydır beklediğimiz o büyük üç gün geldi de geçti bile.Ama nasıl geçti bir de bize sormak lazım.Hayatımızın en yorucu ama en güzel 3 gününü geçirip döndük tekrar kurak Ankara topraklarına.O sahnede kimleri görmedik ki! Bazılarımızın tabiriyle "sahneyi cenabet edip gittiler".Susuzluktan ölsek de, ayaklarımızı hissetmesek de, boynumuz kırılmaktan iki saniye farkla kurtulsa da, sesimiz artık çıkmasa da hepsine değerdi.Unutmadan içimizdeki Tm-A ruhu kendini yine gösterdi, ikinci gün konseri asmaya ve deniz kenarında oturmaya(!) karar verdik.Çok da iyi oldu çok da güzel oldu.Kültürümüzden vazgeçemedik stadyum Accept ile koparken biz Ahmet Kaya'ya eşlik ettik.İlk günün sonunda Rammstein'la ilgili tek bi laf bile edemedik.Ağzımızı açık bırakıp gittiler.Son gün...O konuda hala bir şey diyemiyorum.Big 4 gösterdi büyüklüğünü yıktı geçti hepimizi.Big 4 için dört kere "Ohaaaaa!" diye bağırtmaktan başka bir şey gelmedi elimizden.Metallica bittiğinde ise artık yerlerde sürünüyorduk.Çıkışta yanımızdan geçen taksiden gelen müziğe karşı koyamayıp yolun kenarında horonumuzu da teptik.Ve şimdi Ankara'dayız.
Ne diyebilirim....
Sad But True !
Haziran 23, 2010
SONISPHERE
Bu arada meteorolojideki saygıdeğer çalışanlarımızın yaptığı açıklamaya göre sıçtık.Üç gün boyunca gök gürültüsü şimşek ve sağanak yağış altında takılıcaz.Ama düşününce sıcak olsa da bi ayrı çekilmez olurdu.Bi de stadyum denizin yanı hemen.Vallahi okuyan festivalciler hazırlıklı gelsinler ilk günden hasta olup berbat etmeyelim her şeyi.Yine de yağsın artık yapıcak bişey yok.Milletin ter kokusunu çekmekten iyidir.
Burdan yetkililere sesleniyorum."Çamurfest" olsun istemiyoruz.Yerleri adam gibi plastik bişeylerle kaplayın arkadaşım.O yağmurda o kalabalıkta o pogoların arasında rezil mi olalım yani? Parasıyla değil mi be!
Neyse daha bavul hazırlamam lazım.Görüşürüz dostlar.
Haziran 21, 2010
İçi Boş İnsan Modeli
Büyümek...Dert olan o değil aslında.Yaş olarak istediğin kadar büyü.Eğer yaşadığın yıllar sana bişey katmadıysa hiç büyüyemiyosun işte.Önemli olan yaşını söylerken büyütmek ya da küçültmek değil.Hareketlerinle,düşüncelerinle,düşüncelerini ifade ediş şeklinle kendini büyütmek.Sorumluluk alabilmek ve aldığın sorumluluğun hakkını verebilmek.Malesef ki siz* asla ama asla büyüyemeyeceksiniz.Şu yaşınıza rağmen saçma sapan laflarınız ve mal hareketleriniz yüzünden benim için hep küçük kalacaksınız.Evet belki kimliğinizde doğum tarihi bölümünde çoook eski tarihler var.Ama benden bile küçüksünüz.Çok kızıyorum ve çok acıyorum size.Elimde olsa bu lafları burada kendi kendime değil yüzünüze bağıra bağıra söylemek isterdim.Bunu şu an yapamıyorum ama bunun da günü gelecek ve o zaman sizi kırmaktan hiç çekinmiycem tıpkı şu an sizin bana yaptığınız gibi.Hiç bişey olmayı beceremeyen boş yaşayıp boş ölecek olan insanlarsınız.Yazık.
*İsmi lazım olmayan insancıklar.Kimse üstüne alınmasın bahsettiğim kişiler 40-50 yaşında.(yani kimlikte öyle gözüküyo.)
Allah Seni Seviyor
"Allah seni seviyor
Allah'ın yüreğinden gelen bu sevgi mektubunu okuyun.
Allahitanimak.jesus.net/sevgi"
Adam (!) internette reklam vermiş lan.Eee devir internet devri.Ayak uydurucaksın arkadaşım.
Haziran 18, 2010
Okul bitti ya...bütün sene dört gözle beklesem de içim biraz buruk.hem de 84.65ten takdiri kaçırdım.demek biraz açıp baksaydım şu kitaplarda ne yazdığına takdir alırmışım be.neyse aza kanaat etmeyen çoğu bulamazmış.vhaaay beeee! bütün sene her tenefüste görüp de dedikodusunu yaptığımız insanları 3-4 ay göremiycez demek...en çok da bu koyuyor sanırım(swh).neyse.
@1 adam haklı beyler.
Haziran 16, 2010
Oğlum SONISPHERE geliyo lan.Hem de gümbür gümbür.
Mayıs 02, 2010
Nisan 27, 2010
S*çtın Beyazı
Doktor: Peki bir rahatsızlığın var mı?
Batuğhan: Yyyyyy...Yyyok...
Doktor: Farenjit yapıyorum o zaman seni.
Batuğhan: Sinüzit de olabilirim...
Hazal: Hayır sinüzit ben olucam.
Nnnneyyyssseeee...Alınan raporların verdiği mutlulukla bir parka oturup, zaten o sırada Eryaman'da olan Deniz ve Oğuzhan'ı yanımıza çağırdık.Geldiler,anlattık,güldük,eğlendik.Deniz'de şansını denedi ama "Sana rapor vermezler." gibi acımasız bir tepkiyle geri çevrildi.Geldi,anlattı,güldük,eğlendik.Sonuç olarak şimdi evdeyim ve raporum da çantamda.Devamsızlığım hala 14 buçuk.Rahatım yeaaa...
Bütün bu olayların ardından akılda kalan tek soru işaretiyse ismi geçen (sansürlü de olsa) hocamızın doktor önlüğüyle bir polikliniğin önünde ne işi olduğu...
Nisan 20, 2010
Hayat...Sabah dolmuşta kıyafetiyle insanın ilgisini çeken birini akşam eve dönerken rastgele binilen bir dolmuşta tekrar görmek kadar tesadüflerle dolu...
Mart 26, 2010
Ankara'nın Taşına Değil De Denizine Baksak
Ankara'da keşke deniz olsa be.Ne biliyim yani bunalınca napıyoruz biz mesela? Eve tıkılıp kalıyoruz ya da bina yığınlarının arasında dolaşıyoruz.Halbuki bi denizimiz olsa.Koysak termosumuza kahvemizi.Hava ne sıcak ne soğuk olsa.Gitsek otursak alsak karşımıza denizi.Açsak bi pink floyd.Çok çok kederliysek açsak bi anathema.Otursak saatlerce.
Fena mı lan.
Melih Gökçek sen bunu bi düşün.Bitiremeyeceğin metro inşaatlarına harcama paranı.Ya da Bahçelievlerde gelip de meşhuuur Yedinci Cadde'nin dibine Gökkuşağı adı altında hiç bi işe yaramayan bir yer açma.Emin ol Ankara'ya denizi getirmek,kendimi bildim bileli var olan Milli Kütüphanenin ordaki metro inşaatını bitirmenden daha inandırıcı geliyor bana.
Bu arada kendimi bildim bileli var olan şey Milli Kütüphane değil.Yani o da var tabi ama anlatmak istediğim "Milli Kütüphane'nin ordaki metro inşaatı" hani yanlış olmasın.
.
Fena mı lan.
Melih Gökçek sen bunu bi düşün.Bitiremeyeceğin metro inşaatlarına harcama paranı.Ya da Bahçelievlerde gelip de meşhuuur Yedinci Cadde'nin dibine Gökkuşağı adı altında hiç bi işe yaramayan bir yer açma.Emin ol Ankara'ya denizi getirmek,kendimi bildim bileli var olan Milli Kütüphanenin ordaki metro inşaatını bitirmenden daha inandırıcı geliyor bana.
Bu arada kendimi bildim bileli var olan şey Milli Kütüphane değil.Yani o da var tabi ama anlatmak istediğim "Milli Kütüphane'nin ordaki metro inşaatı" hani yanlış olmasın.
.
Hani köpekbalığını köpek ve balığın çiftleşmesinden oluşmuş sananlar varya... (Sallamıyorum var böyle insanlar)
Eğer öyle olsaydı en komiği helikopter böceği olurdu lan.
Yok artık.
Ya da peygamber böceği diye de birşey var.
Animal porn sevenlere...İyi seyirler...
Geberin lan ıyyy.
Düşündüm de kimse sinirlenmesin bu yazıya.Kimseye hakaret ettiğim falan yok.Bazı şeylere gülüp geçmeyi de bilmek lazım.
.
Eğer öyle olsaydı en komiği helikopter böceği olurdu lan.
Yok artık.
Ya da peygamber böceği diye de birşey var.
Animal porn sevenlere...İyi seyirler...
Geberin lan ıyyy.
Düşündüm de kimse sinirlenmesin bu yazıya.Kimseye hakaret ettiğim falan yok.Bazı şeylere gülüp geçmeyi de bilmek lazım.
.
Mart 23, 2010
Şu an okulumuzun nadide bilgisayar odasında F klavyeyle boğuşmaktayım.Ezgi rahat bırakmadığı için kısa kesiyorum.
Ok by.
Ok by.
Mart 16, 2010
Zaman Çabuk Geçer
Daha önce kimse için böyle bir şey yazmaya gerek duymamıştım.Neyseki.Ve şimdi bakıyorum da gerçekten zormuş bir şeyler söylemek.Düşündüklerini toparlayamıyor insan.
Bir sene önce hayatın aslında ne kadar acımasız ve "beklenmedik" olduğunu bana gösteren sendin.O zamana kadar bulutlu havalar benim için çok da bunaltıcı olmamıştı.Hava kapalı diye "Kötü bir şey gelmesin lan başımıza !?" dediğim olmamıştı hiç.
Belki 16 senedir büyüyemeyen insanları bir günde büyütmeyi başardın sen.Aklımın ereceği yaşlara dair ilk ölümdü bu ilk kayıptı.
Çok da iyi tanıştığımız,pek bir muhabbetimiz olduğu söylenemez aslında.Ama olacaktı biliyorum,biraz daha zamanımız olsaydı...
Senden aklımda kalan, daha doğrusu senin adın geçtiğinde aklıma ilk gelen herkesin bahsettiği o muhteşem gülüşün...Ve bil ki hayatımın unutulmazlarından birisin ve öyle olmaya devam edeceksin...
Özledik Anıl,Bizlesin*
17.03.09
Bir sene önce hayatın aslında ne kadar acımasız ve "beklenmedik" olduğunu bana gösteren sendin.O zamana kadar bulutlu havalar benim için çok da bunaltıcı olmamıştı.Hava kapalı diye "Kötü bir şey gelmesin lan başımıza !?" dediğim olmamıştı hiç.
Belki 16 senedir büyüyemeyen insanları bir günde büyütmeyi başardın sen.Aklımın ereceği yaşlara dair ilk ölümdü bu ilk kayıptı.
Çok da iyi tanıştığımız,pek bir muhabbetimiz olduğu söylenemez aslında.Ama olacaktı biliyorum,biraz daha zamanımız olsaydı...
Senden aklımda kalan, daha doğrusu senin adın geçtiğinde aklıma ilk gelen herkesin bahsettiği o muhteşem gülüşün...Ve bil ki hayatımın unutulmazlarından birisin ve öyle olmaya devam edeceksin...
Özledik Anıl,Bizlesin*
17.03.09
Mart 13, 2010
O gün babam diyince farkettim.
Ne zaman babamdan para isteyecek olsam
"Ha bu arada...." diye başlayan cümleler kuruyorum.
Adam haklı ya.Adam akar ya.
Ne zaman babamdan para isteyecek olsam
"Ha bu arada...." diye başlayan cümleler kuruyorum.
Adam haklı ya.Adam akar ya.
Mart 07, 2010
Büyük bir coşkuyla açıldı sonunda okulumuzun nadide radyosu.Hoş birşeyler olucak gibi tebrik ettim valla.DJ olma gibi bir fikrim var bakalım hayırlısı.Gerçi çok talep var gibi ama yerimi ayırttım.
Siz de dinleyin.
www.radyotasmektep.com
Siz de dinleyin.
www.radyotasmektep.com
Mart 05, 2010
"Ne o Hazal hanım sıkıldın mı hemen benden?" dediğini duyar gibiyim blog.Kınayan gözlerini de çeker misin üstümden? Açıklamama izin ver.Bak şimdi sıkılmak denmez buna.Yani aslında sıkılmak denir ama senden sıkılmadım.Sıkılıyorum hayatım çok monoton o nedenle de yazıcak bir malzeme çıkmıyor dostum ya.Bir heyecan lazım bana.Yeni bir aşk yeni bir iş lazım blog! Bunları bana bulabiliyosan buyur emrine amadeyim.Ama hani nerdeeeee...Hep karşı taraftan bekliyosun blog hep! Neyse seviyorum seni.
Şubat 18, 2010
The Boy With The Bubblegun
Bir Tom McRae klasiği işte.İnsanı hayattan soğutup aynı zamanda da daha da kuvvetli bağlayan bir şarkı."If songs could kill this one's for you." diye bitirir şarkısını ve bizi.Dinlenesidir.Tavsiye edilir.
Şubat 17, 2010
Başımıza Taş Yağacak!
Pazartesi evde keyif yapıp okula gitmedim (ya da okula gitmeyip evde keyif yaptım).Malum öğleden snra pek bişey olmuyor televizyonda.Kadın programları ve abaza yaşlılar için hazırlanmış çiftleştirme programları.Öyle dolaşırken Samanyolu Tv*yi gördüm bir dizi vardı (itiraf ediyorum hep samanyolu izlerim ben).Bir kız var bunun babası gazeteci falan kız satanist adam evle ilgilenmiyo anne arada kalmış.Tam bir aile dramı yani.Ama sonra kız intihar ediyo ve herşey düzeliyo.Kız hapları içiyor ama ölmüyor.Sonra o asi kız gidiyor ve yerine uysal birşey geliyor.Ertesi gün babasıyla beraber belediyeye gidip kızın kaydını yaptırıyorlar ebru kursu için.Dünkü satanist,ele avuca sığmayan kız gitti ebru sanatı yapacak.Daha sonra kursta namaz kılanları görünce özeniyo o da namaz kılacak.Ama ne gerek var öğrenmesine?Bizim satanist kızımız namaz kılmayı da biliyor!Tek sorunumuz dudağımızdaki piiiirsing.Ama ona da "Sensiz de devam edebilirim." gibi acı dolu bir cümleyle veda ediyor minik satanistimiz.Sonra sıkıldım bıraktım.Hoş değil böyle şeyler yahu.
Bir ayrıntıyı da dip not olarak paylaşmak istiyorum.Adamın ofisinde arkada koca bir "Malibu" şişesi göze çarpıyor.Vallahi başımıza taş yağacak!
Bir ayrıntıyı da dip not olarak paylaşmak istiyorum.Adamın ofisinde arkada koca bir "Malibu" şişesi göze çarpıyor.Vallahi başımıza taş yağacak!
Şubat 15, 2010
İç Hesaplaşma
Yok yok bugün artık erken yatıcam ya.Vallahi.Ya cidden.Of ama ciddiyim.Tamam vazgeçtim takılırız yine.
Şubat 12, 2010
Sorumluluk almak bazen hoşuma gitmiyor değil.
Şubat 09, 2010
15 gün yan gelip yattıktan sonra bu saatte msn, facebook ve ekşi sözlüğün tüm çekiciliğine güçlükle karşı koyarak bilgisayar başında bi gözüm ekranda bi kulağım çalan şarkıda yarına yetiştirmem gereken testleri çözüyorum. Çoğoş.
Şubat 07, 2010
Biz Geldiiiik !!
Biricik okulumda tam iki buçuk senedir okuyorum ve henüz sadece yarısını bitirebildim.Bu geçen iki buçuk senede ise okulumdan bahsetmenin tam bir kabus olduğunu idrak edebildim.Neden mi?Öncelikle okulun adı başa bela.
"Ankara Atatürk Lisesi"
"Aaaa ee hani sen anadolu lisesini kazanmıştın?"
"Ya yok bizim okul hede hödö bıdır bıdır....."
Bununla uğraşmak istemeyen arkadaşımız işin pratiğine kaçar ama o daha bir tehlikelidir.Adeta yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktır.
"Atatürk Anadolu Lisesi"
"Aaaa ee benim orda dıdımın dıdısı var."
"Iııı şey yok aslındaaa..Yani ben Ankara Atatürk Lisesi'ndeyim ama anadolu bizimki de"
"Düz lise değil mi orası?"
İşte bloggerlar böyle...
İkinci sorunumuz ise hazırlık sınıfı okumak.
"Kaçıncı sınıftasın?"
"Lise 2"
"Aaa sen bıdıbıdı*dan büyük değil miydin?"
"Yok ben hazırlık okudum da..."
"Aaaa hazırlık kalkmadı mı?"
Yine işin kolayına kaçmak isteyen arkadaşımızı bir fırtına beklemektedir.
"Lise 3"
"Aaa öyle mi hangi dershaneye gidiyorsun bak benim bıdıbıdı*mda lise 3de"
"Yok ben dershaneye gitmiyorum."
"Nasıl yani zor olmuyo mu?"
"Iıı yani şey....Ya ben hazırlık okudum lise 3e gidicektim ama lise 2deyim...."
Zor zanaat AAL*li olmak.
Tekrar merhabalar okulcuk*
"Ankara Atatürk Lisesi"
"Aaaa ee hani sen anadolu lisesini kazanmıştın?"
"Ya yok bizim okul hede hödö bıdır bıdır....."
Bununla uğraşmak istemeyen arkadaşımız işin pratiğine kaçar ama o daha bir tehlikelidir.Adeta yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktır.
"Atatürk Anadolu Lisesi"
"Aaaa ee benim orda dıdımın dıdısı var."
"Iııı şey yok aslındaaa..Yani ben Ankara Atatürk Lisesi'ndeyim ama anadolu bizimki de"
"Düz lise değil mi orası?"
İşte bloggerlar böyle...
İkinci sorunumuz ise hazırlık sınıfı okumak.
"Kaçıncı sınıftasın?"
"Lise 2"
"Aaa sen bıdıbıdı*dan büyük değil miydin?"
"Yok ben hazırlık okudum da..."
"Aaaa hazırlık kalkmadı mı?"
Yine işin kolayına kaçmak isteyen arkadaşımızı bir fırtına beklemektedir.
"Lise 3"
"Aaa öyle mi hangi dershaneye gidiyorsun bak benim bıdıbıdı*mda lise 3de"
"Yok ben dershaneye gitmiyorum."
"Nasıl yani zor olmuyo mu?"
"Iıı yani şey....Ya ben hazırlık okudum lise 3e gidicektim ama lise 2deyim...."
Zor zanaat AAL*li olmak.
Tekrar merhabalar okulcuk*
Şubat 03, 2010
Ocak 28, 2010
Peepppsi Yaşatır Seni !
Eveeet sonunda bizi "Pepsi"den soğutan Seda Sayan hızını alamadı ve soluğu "Lay's" reklamlarında aldı."Lay's"siz günler dilerim sayın bloggerlar.
Ocak 23, 2010
Müsait Bi Yerde
Bir süredir aklımı kurcalayan bi konu var.Şimdi bi hayal edin bi gözünüzün önüne gelsin.Durakta beklediniz dolmuş geldi bindiniz parayı verdiniz ve oturacak bir yer var mı diye kafanızı şöyle bir çevirip yine şöyle bir göz attınız.O sırada iki kişilik bir yerin boş olduğunu gördünüz.Oraya doğru hamlenizi yaptınız ve oturdunuz rahatladınız.Ama çok uzun bir yolculuk yapmayacağınız için cam kenarını tercih etmediniz.Ardından bir yolcu daha aldı dolmuş ve o yolcu da sizin gibi bir sürü level atlayarak yanınıza oturmak için size doğru yaklaştı.Şöyle biraz çekilip onun cam kenarına geçmesine izin verdiniz.
Şimdi soru geliyor...
Yaptığınız nasıl yorumlanıyor?
Öncelikle doğru bir davranış aferin.Tüm iyi niyetinizle siz inerken yol arkadaşınızı tekrar rahatsız etmemek için cam kenarını ona ayırdınız (çok sevmenize rağmen).Ama yol arkadaşınız bu hareketi iki şekilde yorumlayabilir:
1)"Anlaşılan erken inecek beni tekrar rahatsız etmek istemedi."
2)"Aman sanki k.çını azıcık kenara kaydırsa yorulucak,bencil şey!"
Haydi bakalıııııım! Hani bizdik marjinal!
İşinizi şansa bırakmamak için siz en iyisi "Ben erken inicem buyrun" diyin.Ama işte o konuda da anlayışsız olan insanlar var.Karşılaşacağınız cevap bir hayli trajikomik.
"Yok yok ben daha erken inicem."
Oldu o zamaaaan.Tanışıyo muyuz?
Zor zanaat insanlarla anlaşmak.
Aaa evet bir hayli işsizim bu aralar.
Şimdi soru geliyor...
Yaptığınız nasıl yorumlanıyor?
Öncelikle doğru bir davranış aferin.Tüm iyi niyetinizle siz inerken yol arkadaşınızı tekrar rahatsız etmemek için cam kenarını ona ayırdınız (çok sevmenize rağmen).Ama yol arkadaşınız bu hareketi iki şekilde yorumlayabilir:
1)"Anlaşılan erken inecek beni tekrar rahatsız etmek istemedi."
2)"Aman sanki k.çını azıcık kenara kaydırsa yorulucak,bencil şey!"
Haydi bakalıııııım! Hani bizdik marjinal!
İşinizi şansa bırakmamak için siz en iyisi "Ben erken inicem buyrun" diyin.Ama işte o konuda da anlayışsız olan insanlar var.Karşılaşacağınız cevap bir hayli trajikomik.
"Yok yok ben daha erken inicem."
Oldu o zamaaaan.Tanışıyo muyuz?
Zor zanaat insanlarla anlaşmak.
Aaa evet bir hayli işsizim bu aralar.
Ocak 17, 2010
O değil dee...Bu vücudumuzun çeşitli yerlerinde baş gösteren kıl tüy olayı varya.O ne işe yarıyor yahu? Hani herşeyin bi yararı var ya bize.Hani doğada gördüğümüz ve bok böceği olarak acımasızca isimlendirdiğimiz yaratıkların bile bi yararı var dünyaya.Ee ama neden bu kıllar tüyler.Bulamadım.
Ocak 15, 2010
Küçükken FBI*ı Fenerbahçeyle ilgili bi kurum sanıyordum.Yeri gelmişken söyliyim dedim.
Sıcak Şarap
Hey bu not İzel ve Selen*e gidiyoo.Uzun zamandır konuşmak isteyip de konuşamadıklarımı konuşturduğunuz için tesekkür ederim.Kesinlikle verimli bir konuşmaydı hepimiz için.Çok tatlısınız yerim be.
Ocak 11, 2010
Eğer bir kişinin hasta haliyle bir sonraki günkü aptal ve gereksiz ve bi o kadar da zor olacak olan matematik sınavına hazırlanması gerekiyorsa ona bulaşmamak gerekir.
Ocak 09, 2010
Kurbanlık Çocuk
Bir haber gördüm televizyonda.4 yaşındaki bir çocuk düdüklü tencereye sıkışmış.Evet bildiğin oturmuş içine kalmış öle kalkamamış.Annesi yemek yapıyomuş çok telaşlıymış farketmemiş falan.İyi de düdüklü tencerenin yerde işi ne? Eğer düdüklü tencere tezgahtaysa çocuğun tezgahta işi ne? Onu geçtim sanırım bir polis ya da bir sağlık görevlisi kurtarma operasyonu(!)nu kaydetmiş telefonuyla.İtfaiye gelmiş falan hidrolik testereyle kesicekler tencereyi.Çocuk nasıl ağlıyo içim parçalandı.Bir de gözünü kapatıyolar korkmasın diye(!).Sanki kurban kesiyosunuz.
Gerçi yavrum senin ne işin var tencerede? Orası da ayrı bi konu tabi.
Gerçi yavrum senin ne işin var tencerede? Orası da ayrı bi konu tabi.
Hain Gezegen
Bugün kahvaltımı etmiş bir fincan kahvemle beraber salona geçmiş gazeteye göz atıyordum.Astroloji sayfasına gelince her insan gibi engellenemez bir merakla günlük burç yorumumu okumaya başladım.Evet burçlara inanmayan "ay bu ne saçmalık hahaha" diye dolaşan bir insan bile tesadüfen gördüğü o burç yorumunu okumaya mahkumdur.Bu böyledir.Yeri gelmişken söyliyim aslan burcuyum.Her neyse.Evde oturmayı isteyeceğimi hatta ev işleriyle ve akrabalarımla ilgileneceğimi söylemiş.Tam ben bu satırları okurken annem girdi salona.Arkadaşına gideceğini ve benden küçük minicik ufacık bir iyilik isteyeceğini söylediği anda ışığı gördüm.Ve o sihirli sözcükler döküldü ağzından:"Benim için şöyle etrafı bir toparlar mısın?" Aman tanrım o da neydi!Gazeteyi alıp bir kere daha baktım.Evet doğruydu cidden de bilmişti yıldızlar ve gezegenler benim cumartesi günü napacağımı.Ama elbette onların kazanmasına izin veremezdim.Vicdanım elvermediği için annemin isteğini yerine getirdim ve sonra dışarı çıktım.Hayır Venüs hayır! Bu cumartesi beni eve hapsedemedin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)